Bilimin Eril Tarihi

Bilim, tarihin en güçlü üretim araçlarından biridir. Ve tarih boyunca toplumsal, kültürel ve toplumsal cinsiyet dinamikleri, bireysel meraklar her zaman bilim üretimini şekillendirmiştir. Amerikalı bilimci ve feminist düşünür, Evelyn Fox Geller, bilimin sadece kişisel de olmadığını söyler. Ona göre, bilim kişisel ve toplumsal bir faaliyettir.

Bu bağlamda Evelyn Fox Geller şu sorunun kaçınılmaz bir soru olduğunu dile getirir; “Bilimin doğası erillik fikrine ne kadar bağlıydı ve başka türlü olsaydı bu durum bilim açısından ne anlam ifade ederdi?”

Toplumsal Cinsiyet ve Bilim Üzerine Düşünceler, Evelyn Fox Geller, Metis Bilim

Antik çağlardan günümüze kadar birçok eğitim ve bilim kurumları, akademiler, üniversiteler kadınlara kapalıydı ve bilim üretimi erkeklerin tekelindeydi. Bilim her ne kadar nesnel ve objektif olsa da bilimi üreten erkekler olduğu için bilimin ataerkil oluşu ya da cinsiyetçi oluşu soruları ortaya çıkmaktadır. Bu soruyla birlikte aslında toplumsal cinsiyetin de bilimin de toplumsal olarak inşasını görürüz ve toplumsal anlamda kadın ve erkeklerin bilimin oluşumunu nasıl etkilemiş olduğunu ele alırız. Bilimin, bir topluluk tarafından geliştirilmesi ve bu toplumun ataerkil bir toplum oluşu, bilimin cinsiyetçi ve kadınların bilim üretiminde arka planda oluşunu anlatır. Feministler, bilimin doğası ile ilgili geleneksel bakış açısına karşı çıkıp buna tez üreten ilk araştırmacılar olmasalar da, cinsiyetçiliğin bilimin doğası ve pratiğini etkileyen, bu konularla ilgili detaylı araştırmalar yapan, belgeleyen ve kanıtlayan ilk araştırmacılar olduklarını hatırlatmak gerekir.


Yalnızca kadınların bilim pratiğinin dışında kalması değil, dönemsel ve bölgesel olarak bakıldığında örneğin, bir dönem Avrupa’da bilim üretimi yapan sınıfın beyaz ve orta sınıf erkeği olması da bilimin ırkçı tarafını sorgulatmaktadır. Toplumsal bir faaliyet oluşu da, bilimin tüm paradigması karakteristik olarak ataerkil, doğa-karşıtı ve sömürgeci oluşunun da bir göstergesi olabilir. Feminist bilim düşünürleri bu ataerkil düzenin doğayı üretici kapasitesinden mahrum bıraktığı gibi kadını da üretici kapasitesinden mahrum bıraktığını da dile getirir ve bilimin paradigmasını bu şekilde ele alır.

Bu düşüncelerle bilim tarihi yazımına baktığımızda da bilim tarihi, erkeklerin yapmış oldukları bilimi anlatır. Tarih boyunca kadınların bilim üretiminde kısıtlanması, bilim tarihi yazımını da etkilemiş ve bu yazım da erkeklerin bilimi çerçevesinde çizilmiştir. Dönemsel olarak ele aldığımızda antik dünyadan modern dünyaya bunun pek çok örneğini görmekteyiz. Hatta, bilimin kendi içindeki alanlarının da cinsiyetlere atfedildiğini görüyoruz. Örneğin şifacılık alanı, tarih boyunca kadınlarla ilişkilendirilmiştir.

Bacon ve Newton gibi erkek bilimcilerin nitelikli yöntem ve uygulamaları saygınlık kazanırken, dişil bir alan olarak görülen şifacılıkbilimlerinde kadınların yöntemleri, uygulamaları daha düşük bir saygınlık olarak görülmüştür. 18. yüzyılda üretim evden dışarıya çıktığında da kadının rolü kısıtlandı ve ev dışında elde edebileceği olanaklar da hızla yok oldu diyebiliriz. Bu yok oluşla birlikte kadının şifacılık , tıp ve bilim alanında yaptığı ilerlemeler de kısıtlanmış ya da göz ardı edilmiştir.


Önceki dönemlere bakacak olursak, birçok yazımda da kadınların bilim üretiminde kısıtlandığını görmekteyiz. Filozof Plinius’un, kadınların, şifacılıkta elverdiğince sessiz olması ve göze çarpmamasını gerektiğini belirtmesi ve bu şekilde şifacı kadınların öldükten sonra yaşadıklarını hiçkimsenin bilmeyeceğini görüyoruz. Bu örnekte, kadınlar bir şekilde bilim uğraşı çabasındayken dahi erkekler bunu kadınların ne şekilde yapması gerektiğini bile dile getirişini görmekteyiz. Kadınlar bilim yapıyorsa, bunu sessiz bir şekilde yapmalıydı.

Bilim tarihinin görünmez bilimcileri, teknisyenleri olan kadınların isimleri çoğu kez günümüze ulaşmadı ya da erkeklerin gölgesinde kaldılar. Kadınların yaptıkları bilim, evde yaptıkları deneyler genellikle amatörce olarak algılandı ve ciddiye alınmadı.

Yine Antik Yunan’a da baktığımızda yakın çağda olduğu gibi kadınların yaptıkları, ürettikleri erkeklere atfedildi, erkeklerin yazdıkları kitaplarda bu bilgi üretimini kadın yapsa dahi -isimsiz- olarak geçti. Örneğin, Bir kadın tarafından yazıldığı bilinen en eski metin olarak kabul edilen Metrodora isminde bir yunan kadının şifacılık ile ilgili yazdığı kitap, bir erkek ismine atfedildi ve bir erkeğin yazdığı düşünüldü. Bu erkeğe atfedilen ilk eser değildi.

Burada Virginia Woolf’un, “Tarih boyunca genellikle “anonim” denilen özne, kadındı.” düşüncesini hatırlatmakta fayda var. Tarih boyunca kadınlar her zaman anonim, gizli olmuşlardır. Ancak bu, kadınların hiçbir şekilde bilime ya da herhangi bir üretime katkısı olmadığı anlamına gelmemektedir. Kadınlar, üretir, keşfeder, yazar ve okur.

Okuma Önerileri

Cinsiyetli Olmak, Sosyal Bilimlere Feminist Bakışlar, Der. Zeynep Direk, YKY Cogito

Toplumsal Cinsiyet ve Bilim Üzerine Düşünceler, Evelyn Fox Geller, Metis Bilim

Kadın Şifacılar, J. Achterberg, Everest Yayıncılık

Fotoğraf: Philadelphia College of Pharmacy and Science: women students in a sitting room. Photograph, c. 1933

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir