
Osmanlı’nın son dönemlerinde ve Cumhuriyet döneminde erkek egemenliğinin baskın olduğu bilim dünyasında pek çok kadın öncüler görüyoruz. Peki tarihimizin bu güzel kadınlarını yeterince tanıyor muyuz? Osmanlı’nın son dönemlerine kadar kız çocukları yalnızca Sıbyan mekteplerine gidebiliyordu. Ancak Tanzimat döneminden ve II. Meşrutiyet’ten sonra kadınların eğitim haklarını aramasıyla ve mücadeleleriyle yükseköğretimde yer almaya başladıklarını görüyoruz. Özellikle İnas Darülfünunu, Darülmuallimat, Darülfünun gibi kurulan kurumlar bu anlamda önem taşıyor. Birçok baskıya rağmen, sıkıntıların ve büyük çabaların sonunda pek çok güzel şeyi başarmış bilim kadınlarımız var. Remziye Hisar ise bu kadınlardan sadece biri…
Kimya Tarihimizin öncü kadınlarından biri olan Remziye Hisar, 1902 yılında Üsküp’te doğuyor. Ailesi uzun yıllar Üsküp’te yaşadıktan sonra Meşrutiyet’in ilanından bir yıl kadar sonra İstanbul’a taşınıyorlar. Remziye Hisar, çeşitli mekteplerde başarılı bir şekilde okuduktan sonra Emirgan İnas Rüştiyesi’ne kayıt oluyor. Mekteblerindeki başarılarını burada da devam ettiriyor. İnat Rüştiyesi’ne sevdiği Türkçe öğretmeni Lütfiye Nigar Hanım, Darülmuallimat’a tayin edilince Remziye Hisar da Darülmuallimat’ta öğrenimini devam ettirmek istiyor ve İstanbul Darülmuallimat’a yazılıyor.
Darülmuallimat, Kız Rüştiye okullarındaki kadın öğretmen sayılarının azlığı sebebiyle, rüştiyeler için öğretmenler yetiştiren bir kadın öğretmen okuluydu. Darülmuallimat’ın ders programlarında ise genel olarak Dikiş-Nakış, Ahlak Dersi, Çamaşır Yıkama-Ütü gibi yalnızca kadınlara atfedilen görevlerin ders olarak okutulduğunu görüyoruz. Bunlara ek olarak Edebiyat, Coğrafya, Riyaziyat, Musiki, Resim, Fen Bilimleriyle ilgili dersler de vardı. Fakat bu derslerin ne kadar yoğun bir şekilde yapıldığıyla ilgili kesin bir bilgi yok.

Remziye Hisar, Darülmuallimat’ta okuduğu sıralarda Matematik ve Fen bilimleri derslerinin genel olarak boş geçtiğini ifade ediyor. Ve daha sonra Sorbonne Üniversitesi’nde Kimya bölümünde eğitim görürken daha önce görmüş olduğu Matematik eğitiminin yeterli olmadığını ve bu yüzden Sorbonne Üniversitesi’nde çok sıkıntılar çektiğini ve kendi başına matematik öğrenmeye çalıştığını anlatıyor. Bu sıkıntılara rağmen Remziye Hisar, 1919 yılında Darülmuallimat’tan birincilikle mezun olduktan sonra Darülfünun’un Kimya bölümüne yazılıyor.
Remziye Hisar, Kimya bölümünü seçmesini “Fen derslerinde daima, kanunlarda olsun diğer şeylerde olsun, hep yabancı isim olması, bir tek Türk adı olmaması beni kahrederdi. Sanki o eksiği ben tamamlayacakmışım zannederdim.” diyerek açıklıyor.
Kimya bölümünde 2 ay eğitim gördükten sonra Bakü’de bulunan Darülmuallimat’a muallime olarak gidiyor fakat Darülmuallimat’ta ders veremiyor. Remziye Hisar, kendisini Kafkasya’nın o dönemki karışıklıkları içinde buluyor ancak bilmediği bir şehirde oluşu ve sıkıntılar onu yıldırmıyor. Darülmuallimat’ta ders verememiş olsa da ilk hocalığını Darülmuallim’de, yani Erkek Okulu’nda yapıyor ve daha sonra İstanbul’a geri dönüyor. Remziye Hisar’ın eğitime, bilime vermiş olduğu önemi İstanbul’dan hiç bilmediği bir şehire, Bakü’ye gidişinden ve bu güzel güçlü duruşundan anlayabiliyoruz.

O sıralarda Tıp Doktoru Reşit Süreyya Gürsey ile olan evliliği gerçekleşiyor ve Türkiye’nin en önemli Fizikçilerinden olan Feza Gürsey dünyaya geliyor. İstanbul’a döndükten sonra 1922’de Adana Darülmuallimat’a muaillime olarak tayin ediliyor. Fakat ilmini devam ettirmek istediği için istifa ederek Paris’e gidiyor. Burada Kimya eğitimine devam etmek istiyor.
Ve bunu “Kimyayı çok lüzumlu görüyordum. Çünkü fizikteki bazı gelişmeler, kimyanın hazırladığı alaşımlar olmasa mümkün olamazdı. Ve biraz da meçhulü aramak bana heyecan veriyordu.” cümleleriyle anlatıyor.
Sorbonne Üniversitesi’nde okuduğu sırada Jean Baptiste Perrin, Georges Urbain ve Bilim Tarihi’nin değerli bilim kadınlarından Kimyager Marie Curie gibi hocalar burada eğitim veriyordu.
“Bunların derslerini takip edebilmek, onları tanımış olmak, bana çektiğim bütün zahmetleri unutturuyordu.” cümleleriyle o günlerini anlatıyor.

Remziye Hisar, Sorbonne Üniversitesi’nde Umumi Kimya Laboratuvarı, Tatbiki Kimya Laboratuvarı ve Biyokimya Laboratuvarı’nda dersler alarak, çalışmalar yaparak eğitimini sürdürüyor. Kimya Sertifikası aldıktan sonra İstanbul’a dönüyor ve Erenköy Lisesi’nde Kimya hocalığına başlıyor. Fakat daha sonra doktorasını yapmak üzere kızı Deha Gürsey’i de yanına alarak Paris’e geri dönüyor. Prof. Paul Pascal danışmanlığında “Metafosforik Asitler ve Tuzlarının İncelenmesine Katkı” isimli tezini 1933’te sunarak doktorasını tamamlıyor. Ve böylece Bilim Tarihimizin öncü kadınlarından biri oluyor…
Bilinenin aksine Remziye Hisar, ilk kadın kimyacımız ya da ilk doktora yapan kadın kimyagerimiz değildir. Bazı bilgi eksikliklerinden dolayı durum böyle gözükse de Remziye Hisar’dan önce Darülfünun’dan mezun olmuş birçok kadın kimyager vardır. Doktora yapan ilk Türk Kadın Kimyagerimiz ise Saffet Rıza Alpar’dır.

1933 Üniversite Kanunu ile İstanbul’a dönerek İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Umumi Kimya doçentliği yapıyor. Fakat orada yaşadığı bazı olumsuzluklar nedeniyle Ankara’da Hıfzıssıhha Enstitüsü’nde çalışmaya başlıyor ve burada Türkiye’deki meyve ve sebzelerin vitaminlerini sistemli olarak incelemeye başlıyor. Enstitü’de iken laboratuvarın koşullarına rağmen birçok deney, araştırma yapmaya devam ediyor.
Daha sonra Eczacılık Mektebi’nde, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi’nde ve Maden Fakültesi’nde Analitik Kimya, Toksikoloji, Yakacak Kimyası dersleri veriyor ancak Remziye Hisar’ın hayali Türkiye’de bir Kimya Fakültesi kurulmasıydı. Çalışmaları sonucunda “Analitik Laboratuvarı” isimli eserini ve “Fizikî Kimya” isimli bir telif eser yayınlıyor.
Ve İTÜ’den Remziye Hisar’a beklediği güzel bir haber geliyor, 1962 senesinde bir Kimya Fakültesi açılıyor… Remziye Hisar, Kimya Fakültesi’nde açılan Analitik Kimya kürsüsünün başına geçiyor ve burada bulunan asistanlara doktora ve araştırmalar yaptırıyor.
Darülmuallimat döneminden beri öğretme sevgisini hiç kaybetmeden, Analitik Kimya kürsüsünde Profesörlüğüne devam ediyor ve 1991’de Tübitak Hizmet Ödülü aldıktan 1 yıl sonra 1992’de vefat ediyor.
Tam anlamıyla bir Cumhuriyet Kadını ve Kimya Tarihimizin öncülerinden biri olan Remziye Hisar, bilime verdiği önemin yanısıra edebiyata da çok önem verdiğini görüyoruz. Yaşamı boyunca yazmış olduğu şiirleri “Bir Kadın Sesi” adıyla yayınlıyor…

“Bir Kadın Sesi’ni tarihin içinden duyabilmek için, bu sesi iyi dinlemek gerekiyor. Belki bu ses, başarıya ulaşmak için hâlâ erkeklerden daha fazla çalışması gereken hemcinslerime yol gösterici olur!”
Meçhulü aramaktan heyecan duyan bilim kadınlarına…
- Bilimin Öncü Kadını Remziye Hisar, M.Ali Alpar, Türkiye İşbankası Yayınları
- Füsun Oralalp, İlk Kadın Kimyacımız Remziye Hisar, Bilim ve Teknik, sayı 333, Ağustos 1995
- Taha Toros, Türkiye’de Kimya Biliminin Öncülerinden Remziye Hisar, Tarih ve Toplum, sayı 156, Aralık 1996
- Emre Dölen, Prof. Dr. Remziye Hisar’ın Anıları ve Görüşlerini İçeren Yeni Bir Kitap Hakkında Düşünce ve Katkılar, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, Temmuz 2019
- İstanbul Şehir Üniversitesi-Taha Toros Arşivi
İlk Yorumu Siz Yapın